16 Ocak 2010 Cumartesi

YIN YANG



Tanımını tam anlamıyla veremeyeceğimiz, sürekli örneklerle açıklamaya çalışacağımız zor bir konuyu seçmiş bulunuyoruz.

“Nurten Hanım’ın çift yumurta ikizi çocuklarından kız olanının adı Rüzgâr, erkek olanının adı Toprak’tır. Doğdukları günden itibaren, aralarındaki belirgin farkları görmek mümkündür; Rüzgâr, sakin ve kendi halinde iken, Toprak gürültücü ve fazla hareketlidir. Şu anda yaşları 13 olan bu kardeşlerden kızımız fazla sorun çıkarmadan büyümüş, oğlumuz ise bir kol, bir ayak kırığı ve bir beyin sarsıntısı yaşamasına rağmen bugünlere varmayı başarmıştır. Rüzgâr, sakin görünümlü, korunaklı, tedbirli, kurallara sıkı sıkıya bağlı, çabuk hiddetlenen, öfkesini çabuk yenemeyen, buna rağmen duygularını gizlemeyi başaran bir çocuktur. Toprak ise çok hareketli, başını sürekli belaya sokacak kadar disiplinsiz, tembel fakat yaratıcı, burnunun ucunu göremeyecek kadar plansız, kalbi çok çabuk kazanılabilen ve iyimser bir çocuktur. Hem birbirlerine hem de kendi içlerinde tezat olan bu çocuklar karşıtların birliğinin sanki canlı birer örneğidir.”

Her şey, iki karşıt kutba sahiptir ve birbirlerinden asla ayrılmazlar. Bu karşıt kutuplar, hayatımızdaki hareketliliğin (devinim) sebebidir. Evrenin sonsuz – aralıksız deviniminin özünde karşıtlık “YIN YANG” vardır. En mutsuz olduğumuz andaki mutlu olma isteğimiz, en mutlu olduğumuz anda gözümüzün dünyayı görmeyecek kadar tedbirsizleşmesi gibi her zaman, her yerde, her şey, karşıtını daima içinde bulundurur. Bu görüş tarihi çok eski olan ÇİN kaynaklı TAOİST felsefenin özüdür.

KARŞITLAR, SAVAŞ VE BİRLİK İÇİNDEDİR…

Bir hücre düşünün. Kaynağı belirsiz bir huzursuzluk içine giriyor. Huzursuzluğu hücrenin içinde bir hareketlenme yaratıyor. Hücre çekirdeği iki farklı kutba doğru aynı anda çekilmeye başlıyor. Bu acı verici savaşın sonucunda çekirdek ikiye bölünüyor. Peşinden hücre de buna dayanamıyor ve ikiye bölünüyor. Artık elimizde iki hücre var fakat savaş sona ermiyor. Her yeni hücre bu savaşı kendi içinde devam ettiriyor ve bölünüyor – bölünüyor... Anne rahminde başlayan bu süreç, sonunda bir bebeğin doğumunu yaratıyor. Bebek doğumdan sonra aynı savaşın sürmesi sonucu büyümeye devam ediyor. Artık etrafında olup bitenlerden haberdar olacak kadar olgunlaşıyor. Ölene dek mutluluklara ve üzüntülere şahit olacak. En kötümser anda umut etmeyi, en mutlu olunan anda tedbiri elden bırakmamayı öğrenecek. Geceye ve gündüze, iyiye ve kötüye, soğuğa ve sıcağa şahit olacak… Ve nice diğer karşıtlara… Çok sevdiği birinden gün gelecek nefret edecek, bu nefret sonra yerini tekrar sevgiye bırakacak… Kafasının en karışık olduğu anlarda, içinde başlayan savaş onu huzura erdirene dek sürecek ve sonucunda bir şeyler üretecek. Hayat, karşıtların birlik içinde fakat birbirleri ile savaşan aksiyonu ile zenginleşip devam edecek…

KARŞITLAR BİRBİRİNE BAĞIMLIDIR…


Birbirine karşıt iki kavramı ele alalım: Işık ve Karanlık… Bu iki kavram hem savaş halindedir hem de birbirlerinin varlık sebebidir. Karanlığı telaffuz edebilmek için ışığa, ışığı telaffuz edebilmek için karanlığa ihtiyaç vardır. Karanlık ışıksızlıktır. Işık ise karanlıksızlık… Biri meydana çıkarken diğeri kenara çekilir fakat ışığın içinde karanlık noktalar karanlığın içinde de minik ışıltılar her zaman mevcuttur. Bu savaşı sırayla kazanırlar, gece ve gündüz ortaya çıkar. Güneş ayı kovalar, ay güneşi… Hangisi kaçmaktadır ya da hangisi kovalamaktadır bilinmez… Bilinen tek gerçek; savaşın kesin galibi olmamakta ve bu sayede hayatın devamı sağlanmaktadır. İşte buna denge denir.

KARŞITLAR ZAMAN İÇİNDE BİRBİRLERİNE DÖNÜŞÜRLER…

Mutluluğa en çok ihtiyaç duyduğumuz an, en mutsuz olduğumuz andır. Mutluluk için çaba sarf etmeye başlarız çünkü mutsuzluktan uzaklaşmak isteriz. En başarısız olduğumuz anda durumu değiştirmek için var gücümüzle işin başına geçeriz. En mutlu ve başarılı olduğumuz anda ise çaba sarf etmeyi bırakır, işin keyfini sürmeye başlar ve tembelleşiriz. Tembellik ise bir sonraki derdimizin sebebidir. Kendimizi masa tenisi oynanan bir zeminde, bir o rakete bir bu rakete çarpan oyun topu gibi buluruz ve hayat böyle sürüp gider; bir aşağı – bir yukarı.

YIN : Gece - Kadın - Soğuk - vs…
YANG : Gündüz - Erkek - Sıcak - vs…

Bizler özneyiz, duygularımız ise hayattaki yönümüzü tayin eden yakıtımız, kararlarımız ise duraklarımız ve tıpkı bir çemberi dolaşır gibi sonunda benzersiz bir şekilde en başa döneriz…


Şekil YIN YANG felsefesini özetlemektedir. Birbirine eşit ve birbirini bütünleyen iki karşıt durum iç içedir ve kendi içlerinde bir miktar karşıtlarını barındırmaktadır. Bu durum 8. sınıf matematik dersinde öğretilen fraktal konusunda olduğu gibi sonsuza dek iç içe devam etmektedir. Evrendeki her olay, bu karşıtların savaşı ve birbirine dönüşmesi şeklinde gerçekleşir. İnsanın duyguları da aynı mekanizma ile işler. Bu karşıtların savaşı sonunda denge oluşur. Denge yaşam ile eş anlamlıdır.


“Ne kadar üzgün olursan ol, umudunu kaybetme… Ne kadar mutlu olursan ol tedbiri elden bırakma” ya da “tembellik bir haktır, ancak çalışarak kazanılır” ya da “Ne kadar tembellik edersen, o kadar çalışmak zorunda kalırsın”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder