12 Ocak 2010 Salı

EVE SBS GİRDİ!

SINAV ÇOCUKLAR TARAFINDAN NASIL ALGILANIYOR?
Türkiye, sınavlar ülkesidir.
Ülkemizde her yıl yaklaşık olarak üç milyon çocuk SBS’ ye hazırlanıyor. Hazırlık olarak tarif ettiğimiz bu süreç, sınav anını sürekli hissettiren bir rekabet olarak yaşanıyor. Eğitim kurumları ve aileler bu sınavın çocuklar tarafından algılanabilmesi ve sınava dair uygun davranışların üretilmesi için çaba gösteriyor. Çalışmaları organize eden eğitimciler ya da aileler yarıştan – kazanmaktan – kazanmak için yapılması gerekenlerden bahsediyorlar. Gençler söylediklerimizi acaba nasıl anlıyor?
- Gelecekte arzu ettiklerimi gerçekleştirebilmem için karşımdaki ilk ciddi engelmiş…
- Bu engeli aşmam için keyifli çocukluğumu belli ölçüde ertelemem gerekliymiş…
- Sınava hazırlanmak, arkadaşlarımla rekabeti gerektirirmiş…
- Amaçlarım için 3 yıl boyunca çalışmaktan hiç vazgeçmemeliymişim…
- 3 yılın sonunda gülmem için bir sürü sıkıntılara katlanmalıymışım…
- Hazırlık boyunca elde ettiğim başarılar benim için mutluluk kaynağıymış... Bunların dışında elde edeceğim mutluluklar geçici ve faydasızmış…
Görüldüğü gibi onca eğlenceli işin arasında öğrencimizden istediğimiz sorumluluklar, ancak bu kadar sempatik görünebiliyor. Sınavın çok ciddi hazırlık gerektirdiği şüphe götürmeyen bir gerçek olmasına karşın bunun ifadesi mizahtan yoksun bırakılırsa istekleri azalabilir. Gençlerin değiştirme ya da sorgulama şansı bulamadığı ve kendilerini sürekli sınamakla meşgul olan bu sınavlar, orada – kendi halinde – her fırsatta ciddiyetini gölge gibi hissettirirken biz eğitimciler ve aileler bu duruma farkında olmadan bin katabiliyoruz.
Stres, organizmanın biyolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamakta yetersizlik yaşamasıyla ortaya çıkar. Birçok canlı türü üzerinde yapılmış stres araştırmaları, kendini güvende hissetmeyen, gergin organizmanın rutin işleri gerçekleştirmekte bile çok zorlandığını gösteriyor. Kendi içimizde bir deney yapalım… “Sınav çok ciddi” cümlesini içimizde 50 kez tekrar edelim. Önce sıkılmaya başlayacağız, ardından da kurduğumuz cümlenin ifade ettiği ciddiyeti önemsemeyecek biçimde yabancılaşacağız.
Özetlersek; öğrencilerimize sınavın ne anlama geldiğini, hayatları için ne tür bir rolü olduğunu belirtmek, yalnızca hazırlık sürecinin açılışını yapmaktır. Hazırlık ise öğrencinin potansiyeline tam anlamıyla ulaşmasını amaçlayan süreçtir. Bu süreçte onlara destek olmak adı altında ezberlenmiş telkinler kullanarak ciddiyete davet etmek; olası sorunların kaynağını teşhis etmek yerine onu bir yetişkin gibi düşünüp sürekli konuşmalar yapmaktır ve ev ödevini gerçekleştirmemiş ya da buna imkân bulamamış yetişkin davranışıdır. Eğitim ve destek ise doğru davranışları açığa çıkaracak eylemler üretmektir ve şahsen uygulamaktır. Bu eylemlerin üretilmesinde işin eğlenceli yanlarına odaklanabilen mizahi yaklaşımlar etkin bir rol oynayabilir ve sıkıcı gerçeklik ile denge oluşturabilir. En basitinden; öğrencinin ders çalışmasını teşvik etmek kadar eğlence hakkı için de teşvik edici olunmalıdır. Dersi gerektiği zaman iki eğlenceli an arasındaki mola olarak düşünebilmek, durumu sıkıcı olmaktan çıkarabilir. Çocukların adalet anlayışı, eğlence arar yanlarına rağmen daha durudur.
CİDDİ ve GERÇEK: SINAVIN GİZLİ YÜZÜ…
Öğrencilerin kazanmak için çaba gösterdiği okulların kontenjanı ve başvuran aday sayısı arasında belli bir fark vardır. Sadece İstanbul ilindeki toplam aday sayısı 185.000 civarındadır. Bu kadar kalabalık sayıda adaydan eleme yapmanın tek bir yöntemi vardır: Öğrencilerin bütün bir yıl boyunca elde ettikleri kazanımları ölçmenin yanı sıra, muhakeme becerisine minik tuzaklar kurarak, unutulan bilgileri de ortaya çıkarmaktır. Özetlersek, SBS madalyonun iki yüzünü de sınayan bir sistemdir ve böyle de olmak zorundadır.

CİDDİ ve GERÇEK: YENİ MÜFREDAT ve SBS ARASINDAKİ ÇELİŞKİ…
Bilindiği gibi SBS, bilgi nakli yapan, ezberci eski sistemden vazgeçilince, yeni müfredata uygun olan ve öğrencinin okul başarısını da önemsetecek temeller üzerine kurulmuştur. Sınavın 3 yıla yayılmasındaki amaç; OKS’nin ortaöğretime geçişi tek bir sınav sonucuna terk etmiş, öğrencilere hatalarından ders çıkarma şansı vermeyen, rövanşsız ortamından kurtarmaktır
OKS’nin zayıf yanlarını OKS’den kurtularak çözmeye çalıştığımızda yerine getirdiğimiz SBS ile kendine özgü başka sorunlar oluşmaktadır:
- 3 yıllık bir süreç olan sınav, öğrencileri erken yaşta yakalamaktadır. Sınavın bir süreç haline getirilmesi, öğrencilere hatalarından ders çıkarma şansı vermiş görünse de her yıl aynı ciddiyeti göstermek disiplinden önce sabrı sınamaktadır.
- Maratona iyi başlayamamış bir öğrenci, iddialı hedefleri kaçırdığını düşünürse son iki yıl motivasyon kaybı yaşayabilmekte ve öğrenciyi geri kazanmak güçleşebilmektedir ki iyi başlamış öğrenciler de düşüş yaşayabilir…
- Yeni müfredat, bilgiye ulaşmanın yollarını keşfetmeye olanak tanıyan, ezbercilikten arındırılmış ve öğretmeni bilen değil yöneten konumuna getirmiştir. Bu model öğrencinin başaramadıklarına değil başardıklarına odaklanmaya çalışırken, SBS nihayetinde çoktan seçmeli bir testtir ve test soruları bilgi ölçmektedir. Bilgiyi ölçen sınavlar eksik
- SBS sorularına hazırlık, okul eğitiminin dışında bilgi gerektiren test soruları için özel önlem alınmasını tartışılmaz biçimde şart kılar. OKS’nin bu özelliğinden sıyrılmak mümkün olmamıştır.
BASİT HATTA EĞLENCELİ: SBS’NİN PÜF NOKTALARI…
Öğrencilerin oyun çağından tam olarak çıkmadığı bir yaşta yakalandığı bu sınav, belli özelliklere sahip bir öğrenci modelinin başarılı olabildiği bir eleme sistemidir. Sınavda çıkan soruların müfredatı bellidir. Çıkacak soruların kalıpları da önceden tahmin edilebilecek düzeydedir. Soru kalıplarını taklit eden bol miktarda soru çözmek, konu eksiği olmayan bir öğrencinin işini oldukça kolaylaştıracaktır. Bu kesin ve net teşhis olası sorunlarımızın miktarını azaltmakta bizi sınava hazırlık işinin en basit, en anlaşılır ve etkin konusuna odaklamaktadır. SBS, uzun süreli davranış değişikliği yaratmayan, hayat boyu pek işe yaramayan, yalnızca sınav günü hatırlanması gereken ve sınav sonrasında hemen unutulacak geçici bilgileri sınamaktan öteye geçemeyen, fakat alınacak iyi bir sonuç ile hayat boyu keyfi sürülebilecek, özü çok basit bir sınavdır. Bu durumda sınav günü hatırlanması gereken bilgiler önce öğrenilecek – ardından bu bilgiler, sınavı birebir taklit eden soruların çözümü ile kullanışlı hale getirilecek, sınav gününe kadar zihinsel hazır bulunuşluğu üst düzeyde tutmak için gerekli tekrarlar yapılacaktır. Bunu başarmış en iddiasız öğrenciler bile kendilerini şaşırtan iyi sonuçlar almıştır. Kendinden emin olacak düzeyde öğrenmiş öğrenci, olumsuz kaygıların hemen hepsini psikolojik destek almadan aşmayı başarmıştır. Büyük günün gelip çatmış olmasının tatlı telaşından başka da geriye hiçbir şey kalmamıştır.
SONUÇ…
Sınavın kaçınılmazlığını ve ayrı bir hazırlık gerektirdiğini kabul etmek durumundayız. Ortaöğretime geçişin 3 yıllık bir sürecin sonunda şekillendiğini, öğrencilerin ise sisteme oldukça erken bir yaşta yakalandığını göz önünde bulundurursak, sınav sonuçlarına yetişkinlik düzeyinde sahip çıkmalarını beklemek haksızlık olacaktır. Sorumluluklarını onların anladığı dilde hatırlatmak bile kendi başına bir eylemdir. Kendilerini yönetme becerilerinin henüz oturmadığı bu sancılı dönemde onlar için en iyisi, kendilerini tamamıyla tanımış sevenleridir.
“KENDİNİ ÇOK CİDDİYE ALAN BİRİSİ, DİĞERLERİNİN MİZAH KONUSUDUR.”
Mutlu ve sağlıklı yıllara…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder